24 Haziran 2016 Cuma

"Me Before You" Experience the Book and the Movie.

Bu yazı film ve kitap hakkında değilde filmin ve kitabın  bana neler yaşattığı/hissettirdiği ile ilgili olacak. Film ve kitap hakkında spoiler dolu  bir yazı daha yazacağım sonra ama şimdi değil.

Ben ilk önce fragmanı gördüm. Bir acele d&r'a baktım çünkü çoktan gösterime girmiş dvd'sinin çıkmış olduğunu düşündüm. Yeni çıkan filmleri takip etmediğimden makul bir  varsayımdı bence. Ama yanlışmış, film daha gösterime girmemiş bile. 

Aklımda bir yer etti bir daha atamadım. Tarihleri tekrar tekrar kontrol eder, fragmanları tekrar tekrar izler oldum. Takıldığım diziye (bknz. Gilmore Girls), filme (bknz. Phantom of the Opera, Pride & Prejudice), kitaba  (bknz. Fountainhead, Hobbit) saplantı halinde bağlanmak ilk kez yaptığım birşey değil ama bir fragmana bu kadar takmama bende şaşırdım.

Bu kadarı yine de hoşgörülebilirdi. Ama sonra filmin kitaptan uyarlama olduğunu öğrendim. Kitabı aldım ve birşeyler değişti. Kitabı aldım ve hayati gereksinimler dışında (uyku, yemek, iş) ara vermeden okudum. 24 saat dolmadan kitabı ön kapakta arka kapağa okumuştum.

Kitabı okudum okumasına ama bir yandan da bittim. O kadar çok ağladım ki gözlerim davul gibi oldu. Yüzüm şişti. Son 50 sayfayı okurken o kadar kötüydüm ki 3 defa gidip midemde ne var ne yoksa çıkardım. Kitapta okuduklarım öylesine gerçekti ki benim için üzüntüden fiziksel olarak hasta olmuştum. Belki de fragmanı izlememin de etkisi büyük bunda, çünkü kitabı okurken gözümde canlanan karakterler daha netti bu sayede. 

Bu kadarla kalsaydı yine mazur görülebilirdi durumum belki. Ancak sonraki iki gece de kitapla ilgili rüyaların esiriydim. En kötü yanıysa rüyaların aynı kitap gibi tatlı tatlı başlayıp kabusla bitmesiydi. Ve böylece döngü tamamlandı. Bir kitap beni fiziksel ve zihinsel olarak darmadağın etti. 

Bu sefer filmi izlemekten korkmaya başladım. Kitaptan bu kadar etkilenince bitirici darbenin filmden gelmesini beklemek doğal bir sonuçtu.

Ama o darbe gelmedi. Filmi sadece birkaç saat önce izledim. Filmin ikinci yarısında iyi ağladım, tamam, ama o kadar. Belki hikayeyi bilmesem çok daha az ağlardım. Filmden sonra yaptığımız sohbetlerde de kitabı okuyan ben ile okumayan arkadaşlarımın filmi algılayışının tamamen farklı yorumladığını olduğunu gördüm. 

Film kötü değildi ama gerçekten güzel olabilmesi için izleyicinin Lou'nun içsesini de duyması gerekiyordu zaman zaman. Filmin bir narrator'u olmalıydı be bu narrator Lou olmalıydı.     Bence yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder