14 Haziran 2016 Salı

American Ultra

Taa Twilight günlerinden sevdim Kristen Stewart'ı. Çenesiyle yaptığı, artık fazlasıyla tanıdık, erkeksi mimikleri ile sevdim. Speak'i, The Cake Eaters'ı, Adventureland'i Kristen sayesinde izledim ve hiçbiride de güvenimi boşa çıkarmadı. Jesse Eisinberg ile de Adventureland'de tanıştım.

American Ultra, Jesse ile Kristen'i buluşturan ikinci film. (Üçüncüsü de Woody Allen'ın Cafe Society'si olacak.) Kristen ve Jesse arasındaki uyum bu filmde de kendini hissettiriyor. Kristen'in kendine özgü bir dalga boyunda olduğunu düşünüyorum ben çoğu zaman, onun dalga boyunda takılabilen nadir kişilerden bence Jesse. Belki bunu kendisi de biliyor çünkü film teklifi önce Jesse'ye gitmiş, fikri sorulunca o da co-star olarak Kristen'i önermiş American Ultra için.

Konusuna gelecek olursak, filmimiz ot bağımlısı Mike Howell ile kız arkadaşı Phoebe Larson'ın tatil için Hawaii'ye gitmeye çalışması ile başlıyor. Ama Mike uçağa binemiyor, yaşadığı kasabadan ne zaman uzaklaşamaya çalışsa onu esir alan panik atak yüzünden. Phoebe ile Mike kasabalarına döndükten sonra normal hayatlarında devem edeceklerini sanıyorlar ama yanılıyorlar. Çünkü Mike aslında CIA tarafından bir süper ajan olması için çeşitli deneylere tabii tutulmuş bir denek ve Phoebe de onun handler'ıymış. Ancak deney başarısız olunca Mike hafızası silinip, üzerine bir de kasabadan uzaklaşma fobisi eklenip bu kasabaya bırakılmış. 

Oldukça tehlikeli olma potansiyeli olan Mike'ın kasabadan ayrılmaya çalışması CIA dekileri fena kızdırmış olacak ki onu yok etmeye karar vermişler. Film de  CIA'den Mike'ı öldürmeye takmış Adrian Yates'in (Topher Grace) ne kadar ileri gittiğini Mike'ında kendisini ve Phoebe'yi nasıl savunduğunu izliyoruz.

Bana göre filmin ilginç tarafı konusu değil. Kendi yeteneklerini bilmeyen biraz şapşal süper ajanlar fikri ile ilk kez karşılaşmıyoruz. bknz Chuck. Ama filmin dilinde, aksiyon sahnelerinde komik olan birşeyler var. İzlememiş birine anlatması biraz zor. Bir çok aksiyon sahnesi olmasına rağmen, ve bunlar iyi aksiyon sahneleri olmasına rağmen bu bir aksiyon filmi değil. Mike'ın yeni hayatında bir stoner olmasından ileri gelen bir hava hakim filme. Mike elinden geldiğince ciddi yapıyor her yaptığını ama ortaya çıkan sonuç gülümsetici bir sonuç. Ne kadar anlatmaya çalışsam boş anlatamıyorum.

Ama bence izlenir bir film. Topher Grace'den nefret etmek için. Jesse ve Kristen'a bu neyin kafası demek için izlenir. Hayat değiştirmez hatta ertesi güne düşündürmez kendini ama bir buçuk iki saat güzel geçer bu filmle.

Son bir not olarak Tom Hale, çok çok çok komik. Ekranda olması yeter birşey yapmasa duruşu güldürüyor.

2 yorum:

  1. çıktığında fragmana bir heves bakmıştım hemen aynen kristenle jesse var diye ama fragmanı bile izlerken allahım bu ney böyle bee dediğimden hiç izlemeyi düşünmedim :p topher grace'in kendisi normal hayatta da gıcık bence ya tee "that's 70s' show" zamanından beri hep gıcık göründüğüne göre bence rol yapmıyor :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Film kötü değil ya vakit geçirmelik tam. Topher Grace konusunda bende öyle düşünüyorum gerçekten gıcık. Gıcıklığının sevimli olduğu tek yer That 70's Show du.

      Sil