14 Şubat 2015 Cumartesi

Drive Angry - İntikam Yolu

İzledim. Pişmanım!!!


Oyuncularına bakarak film seçme alışkanlığım bu film ile son buluyor. Geçmişinde City of Angels, Face Off, Matchstick Men, The Rock, Con Air, Lord of War gibi filmler olan Nicholas Cage kendine bu filmi nasıl layık görmüş??? Bundan sonra Nicholas Cage deyince aklıma "Nicholas Cage act your age" cümlesi gelecek. Bir yerde mi duydum/okudum önceden bilemiyorum ama film boyunca kendime bu cümleyi tekrarlayıp durdum. Böyle abartılı (matrix'imsi) aksiyon sahneleri kendisine hiç yakışmıyor.

Filmin komedi aksiyon karışımı bir film olmasını bekliyordum, biraz saçma olmasına da hazırdım ama bu kadar kötü olacağı hiç aklıma gelmemişti. Filmin kötü senaryosunu bir kenara bırakabilsem bile filme zorla sokulmuş gereksiz çıplaklığı atlayamıyorum. O kadar gereksiz yere o kadar çok et gördüm ki izleyemedim. Çıplaklık filmlerde/dizilerde sık karşılaştığım çoğunlukla da aldırmadığım bir durum ama bu filmde sırf çıplak kadın gösterebilmek için filmi 10 dk uzatmışlar. Çok gereksiz ve rahatsız edici olmuş.

Bu ara Johnny Depp ile evliliği ile gündem de olan Amber Heard'ü izlemek de güzel olur diye düşünmüştüm filme başlarken. Zira ben kendisini daha önce izlemedim yada izlediysem de hatırlayamıyorum. Film çok kötüydü ama Amber Heard güzeldi. Oyunculuğunu bu filmle yargılamak mümkün değil, tabi ki oyunculuğundan bahsetmiyorum. Kendi güzeldi. Filmin ilk 20-30 dakikasında giydiği minicik şortla da güzel bir fiziği olduğunu da görmüş oldum. Ayrıca resimlerinden edindiğim izlenim de doğruymuş, Amber Heard bakışları çekici olan insanlardan.


Filme geri dönersek, filmin yegane izlenilebilir kısmı William Fichtner sahneleriydi. Böylesine kötü senaryosu ve akışı olan, içi boş bir filmde dahi oyunculuğu ile parlamış. Bu filmle değinilebilecek tek olumlu nokta kendisiydi.

Yine de bu filmi izlemeyi düşünüyorsanız, özetinde kızının intikamını almak için Milton'ın cehennemden kaçtığından bahsediyor ya; Cehennem dediği cidden cehennem, cehennem gibi bir hapis hane falan değil. Film fantastik (Supernatural halleri)-aksiyon-komedi karışımı denilebilir. Gerçi ben hiç gülmedim film boyunca. Bir de Milton cehennemden nasıl kaçtı hiç bilemeyeceksiniz. Boş yere merak etmeyin. Arabasına binmiş gelmiş adam ötesi yok.

2 Şubat 2015 Pazartesi

PARENTHOOD

Ve Parenthood bitti... sevdiğim bir şeye daha hoşçakal diyorum.


Bir dizinin bitmesi bu kadar etkilememeli insanı ama Parenthood öyle bir diziydi ki etkilnememek elde değil. Karakterleri bu kadar sıcak bir dizi daha var mıdır acaba?

Parenthood olay ya da olayları değil de hayatın akışında bir aileyi anlatan bir dizi. Kalabalık, sıcak birbirine bağlı bir aileyi. Öyle ki dizi bitti ama Parenthood karakterileri dünyanın bir köşesinde yaşıyor gibi benim için. Yıllar geçecek ve ben "Sarah ve Hank'in evliliği nasıl gidiyor acaba?", "Amber bugünlerde ne iş yapıyor?", "Joel ve Julia son evlat edindikleri kıza ne isim verdi ki?" ya da "Max üniversiteye kabul edildi mi?" diye düşünürken bulacağım kendimi biliyorum.

Biliyorum, çünkü Gilmore Girls'te de benzer bir durum yaşadım ben. Lauren Graham'ı Sarah Braverman olarak izlemek bile bu düşüncelerimi hiç sarsmadı. Hala zaman zaman Lorelai ile Luke'a ne oldu acaba diye düşünürken buluyorum kendimi. Rory ile Jess bir daha karşılaştı mı acaba diyorum. 

Sevdiğim her dizi de olmuyor bu yanlış anlamayın. Sadece bazı dizilerdeki karakterler içime işliyor, ailem arkadaşım oluyorlar engel olamıyorum. Parenthood da bu diziler listesinde en başa oturmuştu.

Adam, Sarah, Julia, Crosby, Max, Amber, Drew, Kristina, Haddy, Sydney ve Braverman ailesine mensup herkesi özleyeceğim.

Son olarak diziyle birlikte büyüyen Braverman ailesinin başlangıç ve şimdiki halleri;



ÇOK SİNİRLİYİM

Film izliyorum iyi hoş ama genel olarak bu aralar pek iyi değilim. Bu iş mevzu beni acayip sinirlendiriyor. 

Bugün (Pazar), yarın işe gideceğim için öyle sinirliydim ki olmadık şeylere patladım. Akıl almaz tavırlar yaptım evdekilere hemde hak etmedikleri tavırlar. Hayatım benden çalınıyormuş gibi hissediyorum. Şubat ayına nasıl geldik anlamadım, zaman müthiş bir hızla geçiyor ve bu iş denilen şey benim zamanı çalıyor. Ömür bitiyor, ben işe gidiyorum.

İnsanın sevdiği bir işi yapmak istemesi bu kadar mı yanlış. Hepimiz sanatçı olamayız biliyorum birileri de sıkıcı işlerde çalışmalı. Ama boğuluyorum. Korkunç bir insana dönüşüyorum.

Öyle kızıyorum ki bütün suçu aileme atıp sıyrılmak, onlara bağırıp çağırmak istiyorum. Ama dürüst olalım ailem beni neye yönlendirirse yönlendirsin, benim hayatım ve benim kararlarımdı beni bu noktaya getiren. 

Tamam hayat şartları, talepler vesaire bir sürü şey öne sürülebilir ama ben biraz daha dik durabilseydim keşke. Çok sinirliyim. 6 saat sonra uyanacağım. 7 saat sonra evden çıkacağım, işe gideceğim. çok çok sinirliyim. Ama hepsini yutacağım, işe gideceğim, hayatım böyle bitecek.

THE BLING RING

The Bling Ring geçen yazımda bahsettiğim alınıp izlenmeden rafa kalkmış filmlerden biriydi benim için. Bir film izleyecek vaktim var mı düşünüp raflara göz atınca bu filme takılıyordu sıklıkla gözüm. Nasıl olduysa bu hafta ikinci filmimi izleyebildim. Beastly den sonra ikinci film de The Bling Ring oldu.

Doğrusu hafif, eğlenceli bir film beklemiştim. Güzel filmdi ama eğlenceliydi diyemem. Pek hafifte değildi. Ağır sanat filmi de değildi. Sadece hafif değildi işte. Düşündürdü bir şekilde.


Emma Watson ana karakterlerden biriydi ama en önceliklisi değildi. Nedense filmin posterine bakınca öyle olduğunu düşünmüştüm. Bir de oyunculuğuna yeniden hayran oldum. Güzelliği zaten belli de, oynağını her karakterlerin hiç biri birbirini hatırlatmıyor. Hep aynı jet ve mimikleri kullanan oyuncular Emma Watson'ı daha yakından izlemeli.

Israel Broussard ilginçti. Kendisi merak ettirdi bu kimmiş dedirtti ki bu da iyi bir şey sanırım. Katie Chang ise karakterinin tam hakkını veren bir donukluk kraliçesiydi.

Filmin geneli ile ilgili olarak geleneksel Hollywood gişe filmi kıvamında değil pek, alıp izlerken bu göz önünde bulundurulmalı. Ama güzel film izleyin derim. Çok uzun da değil 80 dk sıkılmadan izleniyor. Gerçek olaylara dayanması da filmin ilginç diğer bir noktası.