25 Aralık 2012 Salı

You've Got Mail

Titanic ve Notting Hill'den sonra geçmişten bir film daha. DVD koleksiyonuma kattığım son film You've Got Mail oldu. Annemle sinemada izlemiştik. Geç kalmıştık ya da bana öyle gelmişti, ışıklar kapanmadan hemen önce reklamlar başlarken salona girmiştik.

O zaman hem Meg Ryan'a hem Shop Around the Corner'a -Meg Ryan'ın canlandırdığı Kathleen Kelly karakterinin sahip olduğu çocuk kitapları satan kitapçı Shop Around the Corner - hem de anlatılan romantik hikayeye hayran kalmıştım. Filmden çıktıktan sonra hayallerim arasına sızdı hatta bir kitapçı sahibi olmak. Sadece çocuk kitapları değil ama. O zaman kitaplara şimdiki kadar bağlı değilken bile çok güzel bir hayaldi. Her günümü kitaplarla çevrili geçirmek. Hemde kütüphane kadar çok kuralı olmayan, benim olan bir yerde. Şimdi ise nefes kesici bir hayal.


Filmi bu izleyişimde de bayılmama rağmen değişik şeylerde çarptı gözüme. Filmi ilk izlediğimde "Mesajınız Var" adıyla Türkçe izlemiştim. Doğal olarak filmde Meg Ryan'ın sesinin zaman zaman ne kadar rahatsız edici olduğunu ilk defa fark ettim. Meg Ryan'ın oyunculuğunu bu filmde çoğunlukla beğensem de zaman zaman ne fiziğine ne de canlandırdığı karaktere uyan erkeksi garip yürüyüşü çarptı gözüme. 

Bir de Meg Ryan'ın saçları bazen muhteşem bazen de kalıp gibiydi. Hatta kabarık şekilde sabitlenmiş saçların arasında suratının küçücük göründüğü kısımlar vardı. Bir de en hayran olduğum zamanlarda bile Meg Ryan'ın kaşlarından rahatsız oldum. Elimde değil dikkat dağıtıcı şekilde biçimsiz duruyor kaşları.


Kaba kocaman laptoplar, eski işletim sistemleri, masaüstü bilgisayarların kocaman ekranları beni gülümsetti. Şimdi hayatım da öyle bir yer kaplıyor ki laptop ve internet, onların olmadığı zamanlar sanki başka bir hayatmış gibi. Oysa sadece 7 yıl öncesi benim için.

Aklımın takıldığı diğer bir ayrıntı da; Kathleen Kelly gibi kendi kitapçısını bir kitapçılar zinciri yüzünden kaybetmek üzere olan bir karakterin kahvesi için Starbucks'ı seçmesi. Oldukça tutarsız bir hareket bende. Hatta kitapçısını kaybettikten sonra bile bu durum devam etti. Starbucks da aynı o kitapçı zinciri gibi bir zincir değil mi halbuki?

Çocukluğumda izlediğim seferden diğer bir fark ise hayran kaldığım kişinin Tom Hanks oluşu. Oyunculuğuna bayıldım. Meg Ryan ile yaşadığım küçük takıntıların hiç birini onunla yaşamadım.

Son olarak da film de kalbimi kıran sahne, kitapçı kapanırken kitapsız kalmış boş rafların yalnız küskün görüntüsüydü.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder